Bölgenin Tarihi ve Önemli Noktaları



Sultanahmet Camii (5 dk yürüme): 1609-1617 yılları arasında Osmanlı Padişahı I. Ahmed tarafından İstanbul'daki tarihî yarımadada, Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa'ya yaptırılmıştır. Cami mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için ve yarım kubbeleri ve büyük kubbesinin içi de yine mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca "Mavi Camii (Blue Mosque)" olarak adlandırılır. Ayasofya'nın 1935 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul'un ana camii konumuna ulaşmıştır. Aslında Sultanahmet Camii külliyesiyle birlikte, İstanbul’daki en büyük komplekslerinden biridir. Bu külliye bir cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşmaktadır. Bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşamamıştır.



Ayasofya Müzesi (7 dk yürüme): Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından, 532-537 yılları arasında İstanbul'un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup, 1453 yılında İstanbul'un Osmanlılar tarafından alınmasından sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1935 yılından beri ise müze olarak hizmet vermektedir. Ayasofya, mimari bakımdan, bazilika planı ile merkezî planı birleştiren, kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır.



Topkapı Sarayı Müzesi (9 dk yürüme): İstanbul Sarayburnu'nda, Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yıllık tarihinin 400 yılı boyunca, devletin idare merkezi olarak kullanılan ve Osmanlı padişahlarının yaşadığı saraydır. Bir zamanlar içinde 4.000'e yakın insan yaşamıştır. Topkapı Sarayı’nın ilk defa, adeta bir müze gibi ziyarete açılması Abdülmecit dönemine rastlamıştır. O dönemin İngiliz elçisine Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eşyalar gösterilmiştir. Bundan sonra Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eski eserleri yabancılara göstermek gelenek haline gelir ve Abdülaziz zamanında, ampir üslupta camekanlı vitrinler yaptırılır, hazinedeki eski eserler bu vitrinler içinde yabancılara gösterilmeye başlanır. 3 Nisan 1924'te Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle halkın ziyaretine açılır.



Yerebatan Sarnıcı (7 dk yürüme): İstanbul'daki en büyük kapalı sarnıçtır. Ayasofya binasının batısındaki küçük binadan girilir. Sütun ormanı görünümündeki mekanın tavanı tuğla örülü, çapraz tonozludur. Zamanında civardaki bir bazilikadan dolayı bu isimle anılmıştır. Hâlihazırda İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden Kültür A.Ş. tarafından işletilen Yerebatan Sarnıcı, müze olmanın yanında ulusal ve uluslararası birçok etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır.



Atmeydanı - Hipodrom (5 dk yürüme): Roma İmparatorluğu ve sonradan Bizans İmparatorluğu devrinde hipodrom şehrin toplantı, eğlence, heyecan ve spor merkezi olarak 10. yüzyıla kadar önemini sürdürmüştü. Araba yarışları yanında, müzisyen toplulukları, dansözler, akrobatlar, vahşi hayvanlarla kavga gösterileri, toplantılar yapılırdı. Bütün bu faaliyetler için ise Roma devrinde bol tatil günleri mevcuttu. Hipodrom Bizans döneminde devlete karşı ayaklanmaların da merkezi olmuştur. Dev ölçüde bir U harfi şeklinde olan hipodromun doğu uzun tarafında, damında 4 bronz at bulunan, balkon şeklinde, imparator locası yer alırdı. Ortada, hipodromun kum kaplı sahasını ikiye bölen, arabaların etrafında yarıştığı alçak bir duvar, bu duvarın üstünde de İmparatorluğun çeşitli yerlerinden getirilen abideler ve meşhur at yarışçıları ile atlarının heykelleri bulunurdu. Hipodrom günümüze zemini 4-5 metre yükselmiş ve kalabilmiş 3 abide ile gelmiştir.



Türk ve İslam Eserleri Müzesi (5 dk yürüme): 19. yüzyılın sonunda başlayan kuruluş çalışmaları 1913 yılında tamamlanmış ve müze, Mimar Sinan'ın en önemli yapılarından bir olan Süleymaniye Camii külliyesi içinde yer alan imaret binasında, 1914'te, "Evkaf-ı İslâmiye Müzesi" (İslâm Vakıfları Müzesi) adı ile ziyarete açılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra ise bugünkü adını almıştır. Uzun süre Süleymaniye Külliyesi'ndeki imaret binasında yer alan müze, 1983'te Sultanahmet Meydanı'nın batısında yer alan İbrahim Paşa Sarayı'na (16. yüzyıl) taşınmıştır. İbrahim Paşa Sarayı, sultan sarayları dışında günümüze kadar gelebilen tek özel saraydır. Kemerler üzerine yükseltilmiş yapı üç taraftan ortadaki terası çevreler. Terastan müzenin ilk bölümüne merdivenlerle ulaşılır. Odalar ve salonlarda İslam dünyasının değişik ülkelerinde meydana getirilmiş nadir sanat eserleri sergilenmektedir.



İstanbul Arkeoloji Müzesi (12 dk yürüme): İstanbul Arkeoloji Müzesi, çeşitli kültürlere ait bir milyonu aşkın eserle, dünyanın en büyük müzeleri arasındadır. Türkiye'nin müze olarak inşa edilen en eski binasıdır. 19. yüzyılın sonlarında ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey tarafından İmparatorluk Müzesi olarak kurulmuştur ve 13 Haziran 1891 tarihinde ziyarete açılmıştır.



Kapalı Çarşı (25 dk yürüme): İstanbul'un merkezinde Beyazıt, Nuruosmaniye ve Mercan semtlerininin ortasında yer alan dünyanın en büyük çarşısı ve en eski kapalı çarşılarından biridir. Kapalıçarşı'da yaklaşık 4.000 dükkan bulunmaktadır ve bu dükkanlarda toplam çalışan sayısı yaklaşık 25.000'dir. Gün içerisindeki en yoğun zamanlarında içinde yarım milyona yakın insan barındırdığı söylenir. Yılda 91 milyon turisti ağırlayan çarşı, dünyanın en fazla ziyaret edilen turistik mekanıdır.



Mısır Çarşısı (25-30 dk yürüme - tramvay ile 3 durak): Eminönü'nde Yeni Camii'nin arkasında ve Çiçek Pazarı'nın yanındadır. İstanbul'un en eski kapalı çarşılarından biridir. Aktarlarıyla meşhur bu çarşıda halen tabii ilaçlar, baharat, çiçek tohumları, nadir bitki kök ve kabukları gibi eski geleneğine uygun ürünlerin yanı sıra; kuruyemiş, şarküteri ürünleri, değişik gıda maddeleri satılmaktadır.



Eminonu & Karakoy Bölgeleri (30-35 dk yürüme - tramvay ile 3-4 durak): Her iki bölge de İstanbul'un en çok ziyaret edilen ve kullanılan yerlerinden birisidir. İçinde barındırdığı Mısır Çarşısı, Yeni Camii (Valide Camii), Eyüp-Alibeyköy bölgesine giden otobüs durakları, tramvay durağı, boğaz ve Anadolu yakasına çalışan vapur iskeleleri ile günlük 2 milyona yakın insanın buralardan geçtiği söylenir. Haliç'in karşılıklı olarak iki yakasında bulunan Eminönü ve Karaköy, Haliç Köprüsü ile birbirine bağlanır. Köprünün altında birçok restoranlar, bar ve kafeler bulunur.



Istanbul Modern Sanat Müzesi: Türkiye’nin sanatsal yaratıcılığını ve kültürel kimliğini ulusal ve uluslararası sanat ortamıyla paylaşmak amacıyla 2004 yılında ülkemizin ilk modern ve çağdaş sanat müzesi olarak kurulan İstanbul Modern, disiplinlerarası etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Müzenin koleksiyonları, sergileri ve eğitim programları, her kesimden ziyaretçiye sanatı sevdirmeyi ve ziyaretçilerin etkin biçimde sanata katılımlarını sağlamayı hedefler. İstanbul Boğazı’nın kıyısındaki Karaköy’de 8.000 metrekarelik bir alana kurulan ve 14 yıl boyunca faaliyetlerini bu binada sürdüren İstanbul Modern, yeni binası tamamlanana kadar, Mayıs 2018 itibariyle 3 yıl boyunca Beyoğlu’ndaki geçici mekânında ziyaretçilerini ağırlamaktadır. Süreli ve sürekli sergi salonları, fotoğraf galerisi, eğitim ve sosyal programları, kütüphane, sinema, kafe ve mağazasıyla kültürel faaliyetlerini sürdürmektedir.